Dünyada
herşey için, medeniyet için, hayat için başarı için en gerçek yol
gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak
gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin,
yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve
ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl
önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra
bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak
değildir. 1924







Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz.
Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız...
Aksine yükselmiş, ilerlemiş medeni bir millet olarak medeniyet
düzeyinin üzerinde yaşayacağız.. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur.
İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına
koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.







Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların
korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de
hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan
milletler, hayatı, akla ve gerçeklere uygun olarak göremez.. Hayat
felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve
boyunduruğu altına girmeye mahkûmdur. 1922







Başarılı olmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında
doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin
edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. 1923







Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen bir
vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini ve ne
yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları
halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli,
onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır. 1923







İnsanların hayatına, faaliyetine egemen olan kuvvet, yaratma icat yeteneğidir. 1930







Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle
beraber, yolun kabul edilebilir; mantıki ve özellikle ilmi olması
şarttır.







Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış, diploma
almış gelmiş olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan
başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için
Avrupa’ya, Amerika’ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz
ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanayi nerede
varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye çok zayıf
kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur. 1923







Hayati gerçekleri bilerek, bilmeyenlere de uygun bir yol ile veya zor
ile anlatarak amacımıza yürüyeceğiz... Bizi bu amaca varmaktan alıkoyan
iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlardır. Bunlar bizi bir sömürge
haline koymak için ilerlemememizi istemeyenlerdir. Fakat çiftçi
arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha zararlı, daha
öldürücü bir sınıf daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan
hainlerdir. Aklı eren memleketini seven, gerçeği gören kimselerden
böyle bir düşman çıkmaz. İçimizde böyleleri çıkarsa onlar ya aklı
ermeyen cahiller, ya memleketini sevmeyen kötüler, ya gerçeği görmeyen
körlerdir. Biz cahil dediğimiz zaman mutlaka okula gitmemiş olanları
kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş
olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden
de, özellikle sizlerin içinizde görüldüğü gibi gerçeği gören gerçek
bilginler çıkar. 1923







İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok
çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir.
Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü medeni
buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur. 1923







İlim tercüme ile olmaz, inceleme ile olur.







Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve
kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.
Beden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü
zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla
taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik
edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların.
Kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir
dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve
ilmin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak
istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni
benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.